Gıdanın soframıza gelene kadar geçtiği yol bazen düşündüğümüzden çok daha karmaşık ve hassas olabilir. Özellikle son yıllarda artan gıda hileleri ve sağlığı tehdit eden uygulamalar, tüketicinin güvenini zedeleyebiliyor. İşte tam bu noktada, Türkiye’nin dört bir yanında faaliyet gösteren gıda kontrol laboratuvarları devreye giriyor. Özellikle Tarım ve Orman Bakanlığı‘na bağlı Ankara Gıda Kontrol Laboratuvarı, bu mücadelenin en büyük kalelerinden biri.
İçindekiler →

Ankara’daki laboratuvar, günde ortalama 150 ila 200 arasında numuneyi kabul ediyor. Bu sayılar yıl genelinde 23 binin üzerinde numuneye ve yaklaşık 1 milyon 800 bin ayrı analiz işlemine dönüşüyor. Bu kadar büyük bir hacim, hem teknolojik altyapı hem de uzman kadro gerektiriyor. Neyse ki bu laboratuvar, her iki alanda da oldukça donanımlı.
Laboratuvar Müdürü Yusuf Varlık’ın verdiği bilgilere göre, burada görev yapan 190 personel, 16 farklı laboratuvar biriminde görev alıyor ve her bir numune, barkod sistemiyle kayda alınıp analiz sürecine alınıyor. İşin güzel yanı, analiz sadece yerli ürünlerle sınırlı değil; laboratuvar yurt dışına da hizmet veriyor.
Peki uygunsuz, hileli veya sağlığa zararlı bir ürüne rastlanırsa ne oluyor? Bakanlığın sistemi burada oldukça şeffaf çalışıyor. Eğer bir gıda maddesi analiz sonucunda insan sağlığını tehdit edecek şekilde bozulmuş, tağşiş edilmiş ya da değiştirilmişse, bu bilgi ‘Gıda Kamuoyu Duyurusu Sistemi’ üzerinden kamuoyuyla paylaşılıyor.
Firma adı, ürünün markası, seri numarası gibi tüm detaylar halka açık şekilde duyuruluyor. Böylece vatandaş hem uyarılıyor hem de bilinçleniyor.
Denetim kapsamı oldukça geniş. Laboratuvarda yapılan testler arasında şunlar yer alıyor:
Özellikle bal, zeytinyağı, süt ürünleri gibi sık hileye konu olan ürünler, detaylı biçimde mercek altına alınıyor.
Numuneler, genellikle il ve ilçe tarım müdürlüklerindeki denetçiler tarafından toplanıyor. Bu ürünler soğuk zincir bozulmadan laboratuvara ulaştırılıyor. Ardından şu aşamalardan geçiyor:
Eğer sonuç “uygun değil” çıkarsa, firma itiraz hakkını kullanabiliyor. Bunun için ürün, farklı bir laboratuvara gönderiliyor. Ancak ikinci analiz de olumsuz çıkarsa, ürün piyasadan toplatılıyor ve firmaya idari para cezası uygulanıyor.
Varlık’ın açıklamalarına göre, Ankara Gıda Kontrol Laboratuvarı yalnızca Türkiye’de değil, küresel ölçekte de referans alınan laboratuvarlardan biri konumunda. Polonya, Kuzey İrlanda, KKTC, Azerbaycan, Kazakistan ve Hindistan gibi birçok ülkeden analiz taleplerinin gelmesi, uluslararası güvenin somut bir göstergesi. Tıpkı obeziteyle mücadelede uygulanan elektronik takipli tedavi modellerinde olduğu gibi, burada da bilimsel veriye dayalı, sistemli bir güven inşa edilmiş durumda.
Ayrıca laboratuvarda kullanılan teknolojik ekipmanlar, Avrupa’daki pek çok benzer kurumdan daha gelişmiş. Bu sayede analiz sonuçları hem daha hızlı hem de daha yüksek doğrulukla elde edilebiliyor.
Varlık ayrıca vatandaşlara şu önemli uyarılarda da bulunuyor:
Çünkü basit bir hijyen hatası bile, kusma, ishal, ateş gibi belirtilerle başlayan ve hatta ileri vakalarda sinir sistemi bozukluklarına, felç ve ölüme kadar gidebilen gıda zehirlenmelerine neden olabiliyor.
Bu kadar detaylı sistemin kurulmuş olması tüketici olarak bize güven veriyor. Çünkü artık ne yediğimizi sadece damak tadıyla değil, bilimsel verilerle anlayabiliyoruz. Gıda güvenliği konusu göz ardı edilemeyecek kadar önemli. Türkiye’nin bu alanda attığı adımlar, halk sağlığını önceleyen kararlı bir yaklaşımı yansıtıyor.
Ve işin güzel tarafı şu: Tüketici olarak biz de daha bilinçli oldukça, bu sistem daha da gelişecek.